Ozan Fatih Can
05 Ara 2018
Enteresan Bilgiler
Günlük hayatımızı, gelecek planlarımızı, geçmişte yaptıklarımızı ve önemli tarihleri Gregoryen takvimi ya da başka bir deyişle miladi takvim sayesinde rahatça takip edebiliyoruz. Takvimin bu günlere gelmesinin 2700 yıllık bir mazisi var. Gelin, dünya tarihini üzerine inşa ettiğimiz Gregoryen takviminin bugünkü şeklini almasının ardındaki sosyal ve astronomik nedenlere bir bakalım.
2015 yılının ilk ayları sert bir kış mevsimine sahne oldu. 21. yüzyıl insanına nice sıkıntı yaşatan kış aylarının, geçmiş toplumların başına ne dertler açtığını tahmin etmek zor değil. Öyle ki, Roma İmparatorluğu’nun kurucusu Romulus bundan 2700 yıl önce ilk Roma takvimini yaptığında, bir yılı şimdiki takvime göre Mart ayından başlayıp Aralık’ta bitecek şekilde 10 aya bölmüş (Martius, Aprilis, Maius, Junius, Quintilis, Sextilis, September, October, November, December); Ocak ve Şubat aylarına karşılık gelen dönemi takvime koymamıştı. O zamanlarda halk, takvimi tarım yapılacak günlerin takibi için, imparator ise vergi toplama günlerinin belirlenmesi için kullanıyordu. Ocak ve Şubat aylarında barınmak, ısınmak ve hatta yiyecek bulmak meseleyken, yılın hangi gününde olduğunuz çok da önemli değildi.
Peki, aylar nasıl isimlendirilmişti? Yılın ilk ayı Martius için Roma savaş tanrısı “Mars” seçildi. 2, 3 ve 4. aylar isimlerini yine Roma tanrılarından aldı. Quintilis ve Sextilis, Latincede “beşinci” ve “altıncı” kelimelerine karşılık gelirken diğerleri 7, 8, 9 ve 10 sayılarını ifade ediyordu.
Romulus’un takvimi ayın hareketlerine göre hazırlanmıştı ve 304 günü kapsıyordu. Romulus’un ardından tahta çıkan İmparator Numa, kış aylarını da takvime ekledi ve gün sayısını bir ay yılına eşitleyerek 355’e çıkardı. Numa, tek sayıların “uğurlu” olduğuna inanıyordu. 355’e ulaşmak için en fazla 11 ay tek sayı yapılabileceğinden yılın dört ayı 31, yedi ayı ise 29 gün olarak belirlendi. Geriye kalan 28 gün de zavallı Şubat ayına nasip oldu. Bugün bile Şubat’ın 28 gün olması, Numa’nın batıl inancından kaynaklanıyor diyebiliriz. Numa, yeni iki ayı takvimin sonu yerine başına koyarak, günümüzde pek çok Avrupa dilinde bu isimlere sahip olan ayların sıralarının kaymasına sebep olmuştur. Örneğin December, “10” anlamına gelirken, yılın 12. ayıdır.
Ortada bir takvim vardı ancak imparatorlar siyasi nedenlerle yılları uzatıp kısaltıyordu. Sevmedikleri siyasilerden kurtulmak için yılı kısaltıyor, destekledikleri kişiler iktidar olduğunda “güneş zamanına uyma” bahanesiyle araya bir ay koyup yılı uzatıyorlardı. Ayrıca ayın hareketini takip etmek kolay olsa da, ay takvimi mevsim döngüsünü yakalayamıyordu ve sürekli müdahale gerektiriyordu.
Bu karışıklıkları ortadan kaldırmak için Julius Sezar, MÖ 46 yılında kendi ismiyle anılan ve güneş yılı ile uyumlu olan Jülyen takvimini yaptı. Bir yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplamıştı. Ayların günlerini belirlerken basit bir kural uyguladı. Sırası tek sayı olan aylar 31, diğerleri 30 gün olacaktı. Şubat 28 günden 29’a çıktı, artık yıllarda ise 30 çekecekti. Sezar, takvimin kabulünden kısa süre sonra öldü. Halk, doğduğu ay olan Quintilis’i (Temmuz) kendisine ithafen Julius olarak değiştirdi. Halefi Augustus da, iktidara geldiği ay olmasından ötürü; Sextilis (Ağustos) ayına kendi adını verdi. Fakat Sextilis 30 gündü. Augustus’un ayı, Julius’un 31 gün olan ayından kısa olmamalıydı. Bu durumu çözmek için Şubat kurban seçildi ve 28 güne düşürüldü. Şubat’tan alınan bir gün ise Augustus’a eklendi. Ağustos’tan sonraki aylar sırayla 30 ve 31 gün olacak şekilde takvim son halini aldı.
Jülyen takvimi, günümüzde kullanılan Gregoryen takvimine çok benzese de pek bilinmeyen bir farkı var. Astronomik bir yıl, yaklaşık 365 gün 5 saat 49 dakikadır. Jülyen yılı, astronomik yıldan 11 dakika uzun olduğundan 400 yılda bir 3 günlük hata oluşuyor. Bu nedenle, Gregoryen takviminin ortaya atıldığı ve Avrupa’da çeşitli ülkelerde kabul edildiği 1582 yılına kadar takvimde 10 günlük kayma olmuştur. Gregoryen takvimini kabul eden ülkeler, 4 Ekim 1582’nin ertesi günü 15 Ekim 1582’ye geçtiler ve Jülyen takviminin hatasını giderdiler.
Peki, bundan sonrası... Gregoryen takviminde artık yıl uygulamasına dört yılda bir kez olmak üzere devam ediliyor. 100’ün katı olan yıllarda ise artık yıl uygulanmıyor, ancak 400’ün katı olan yıllarda uygulanıyor. Haliyle 1700, 1800 ve 1900 yılları artık yıl olmadı (merak edenler, bilgisayarlarının takviminden 1900 yılına bakıp Şubat’ın 28 çektiğini görebilirler). 2000 yılı ise 400’ün katı olduğu için artık yıldı. 2100, 2200 ve 2300 de artık yıl olmayacak, fakat 2400 yılı yine artık yıl olacak. Gregoryen takviminin bu uygulaması ile 4000 yılda sadece 1 gün kayma olacak. Bu sebeple, 4000 yılında Şubat’ın 29 yerine 28 çekmesiyle sorunun giderilmesi düşünülüyor. Ancak o günler için şimdiden endişelenmek yersiz. Kaldı ki yörünge hızı zamanla değiştiğinden o gün nerede olacağımızı bilmek neredeyse imkânsız.
Beğen